|
Ortaçağ Felsefesi
Klasik çağ ile modern çağ arasında kalan tarihsel dönemde söz konusu olan felsefe
faaliyeti; düşünce tarihinde M.S. 1. ya da II. yüzyılla, XV. yüzyıl arasında kalan
tarihsel kesitin felsefesi.
Ortaçağ Felsefesi kendi içinde dört ayrı geleneği ihtiva eder:
1- Batı ya da Avrupa’da gelişip, Latince ifade edilmiş olan Hıristiyan felsefesi,
2- Doğuda İslam dünyasında zuhur etmiş ve Arap dilinde ifade edilmiş olan İslam
felsefesi,
3- Sadece Hıristiyan ülkelerinde değil, fakat İslam dünyasının çok çeşitli bölgelerinde
Musevi düşünürler tarafından İbranice ifade edilmiş olan Yahudi felsefesi ve
4- Hıristiyan Bizans İmparatorluğu içinde Grek diliyle ortaya konmuş olan Bizans
felsefesi.
Dört farklı geleneğine, ve söz konusu geleneklerin kendi aralarında sergilediği
temel birtakım farklılıklara rağmen, Ortaçağ felsefesi bir bütün meydana getirir.
Bunun üç temel nedeni vardır. Her şeyden önce, gerek Hıristiyan felsefesi, gerek
İslam felsefesi ve gerekse Musevi ve Bizans felsefesi ortak bir felsefi mirası
paylaşır: Antik Yunan felsefesi. Buna göre, Grek düşüncesi geç Antikçağda,
özellikle Yeni-Platonculuk eliyle Ortaçağ felsefesine önemli bir etki yapmıştır.
Ortaçağ felsefesinin kendi içinde bir bütün oluşturmasının ikinci büyük nedeni,
sözünü ettiğimiz dört ayrı felsefe geleneğinin birbirleriyle yakın bir ilişki içinde
olmasıdır. Nitekim, Ortaçağda Musevi düşünürler, okudukları İslam düşünürlerden,
özellikle de Farabi ve İbni Sina’dan yoğun bir biçimde etkilenmiş, aynı İslam
felsefesi 12. yüzyıl Rönesans’ı yoluyla Batı’ya kaynaklık, ya da en azından
antik Yunan felsefesinin aktarılmasına aracılık etmiştir. Nihayet, dört ayrı
gelenek de, vahye dayalı tek Tanrılı dinlerin hakim olduğu kültürlerin bir parçası
olmak durumundadır. Dini öğretiyle felsefi spekülasyon, veya teoloji ile felsefe arasındaki
ilişki bu geleneklerin her birinde farklılık gösterse de, ele alınan felsefi
problemler hepsinde üç aşağı beş yukarı aynıdır.
GENEL ÖZELLİKLERİ
1. İlkçağ Yunan felsefesinin belli bir halkın, antik Yunan ya da Atina
halkının, modern felsefenin ise farklı uluslara mensup ayrı bireylerin felsefesi
olduğu yerde, Ortaçağ felsefesi, bireylerin ve halkların karakteristik özelliklerinin
üstünde olan dini bir topluluğun, bir ümmetin, Hıristiyan ya da İslam toplumunun
veya Yahudi cemaatinin felsefesidir
2.
Antik Yunan felsefesinin bütünüyle dünyevi bir felsefe olduğu, klasik aklın en temel
özelliğinin sekülarizm olduğu yerde, Ortaçağ felsefesi kendisine öte dünyasal bir
ilginin hakim olduğu bir felsefedir. Başka bir deyişle, Yunan’da insanın temel
probleminin bu dünyada mutluluğa erişmek olduğu kabul edilmiştir; Yunan’da,
insanın bu problemi çözebilecek güce sahip bulunduğuna ve kendi çabasıyla iyi ve
mutlu bir hayata ulaşabileceğine inanılmışken, Ortaçağda problemler, bu dünyadaki
hayattan ziyade, ahiret hayatıyla ilgili olan problemlerdir. Aranan mutluluk, bu
dünyadaki mutluluk değil, fakat ebedi bir saadettir. Bundan dolayı, antik Yunan’da
bağımsız bir felsefe disiplini olan etik ve estetik yerini çok büyük ölçüde
teolojiye bırakır.
|
|