|
Hellenistik Felsefe
Kent devletinin sona erdiği M.Ö. 323 yılıyla Hellenistik çağın son büyük
imparatorluğunun Roma’nın bir parçası olduğu M.Ö. 30 yılı arasındaki dönemin
felsefesine verilen ad.
Bu dönemde yer alan dört büyük felsefe okulu sırasıyla, Akademi, Peripatetik okul,
Epikürosçu ve Stoacı okuldur. Bu dört okuldan, hazcı ahlâkı ve Tanrı’nın evrene
müdahalesini reddeden varlık görüşüyle Epiküros felsefesi, daha ağır basan ve döneme
çok büyük ölçüde damgasını vuran felsefe olmuştur. Amaçlı bir evren
anlayışıyla en yüksek insani iyi olarak, aklın doğru ve yerinde faaliyetine duyulan
inanç ise, en güçlü ifadesini Stoacılarda bulmuştur. Stoacıların görüşlerinde
somutlaşan bu amaçlı evren görüşü, son çözümlemede Sokrates’ten miras alınan
bir görüş olarak Epiküros’un varlık görüşüyle karşıtlık içindedir.
Bu dönemde ortaya çıkan başka bir felsefe okulu da, dogmatik oldukları gerekçesiyle
tüm felsefelere ve özellikle de Stoacı felsefeye gösterilen tepkiyle seçkinleşen,
kuşkuculuk olmuştur. Nihayet dönemin sonlarına doğru, Poseidoinos Panaetios ve
Antiokhos, Stoa felsefesini Platon ve Aristotelesçi öğretilerle birleştirmeye çalışmıştır.
GENEL ÖZELLİKLERİ
Hellenistik felsefenin en önemli özelliği, bu felsefenin konularını mantık fizik ve
etik şeklinde düzenlemesidir. Mantık, Aristoteles’ten miras alınan bir tavırla,
bilgi teorisini de kapsayacak şekilde, doğru bilgiye ulaşmanın yöntemi ve felsefenin
vazgeçilmez aracı olarak görülmüştür. Nitekim, bu anlayışın bir sonucu olarak,
özellikle Stoacılar mantık alanına çok önemli katkılar yapmışlardır. Aynı
şekilde, fizik de arka planda kalıp, yalnızca etik için bir temel ve hazırlık olma
fonksiyonunu yerine getirmiştir. Bundan dolayı, bu dönemde filozoflar, fizik ya da varlık
alanında yeni teoriler geliştirmek yerine, Sokrates öncesi doğa filozoflarının görüşlerini
aynen benimsemişlerdir. Bu bağlamda, Stoalıların Herakleitos’un fiziğini
Epiküros’un ise Demokritosun atomcu görüşünü pek büyük bir değişiklik yapmadan
benimsediğini söylemekte yarar vardır.
Hellenistik felsefede ön plana çıkan çalışma alanı ya da disiplin, etik olmuştur.
Bunun nedeni, bireyin amacına ulaştığı, iyi bir yaşam sürdüğü, kendisini her bakımdan
evinde gibi hissettiği kent devletinin yıkılması, kent devletinin yerini alan
imparatorlukla birlikte, bilinen dünyanın sınırlarının genişlemesi ve bireylerin kaçınılmaz
bir biçimde dünyaya topluma ve kendilerine yabancılaşması, yalnız ve başıboş
kalmasıdır.
Böylesi bir toplum düzeninde, felsefeden beklenebilecek tek şey, ilgisini birey
üzerinde yoğunlaştırması, bireyin felsefeden beklediği yol göstericilik görevini
yerine getirmesidir. Bu dönemde, felsefenin herkesçe kabul görmüş amacı, insanı
mutlu bir yaşama ulaştırmak, bireye güven ve bilgelik kazandırarak, onun yaşadığı
yabancılaşma ve yolunu kaybetmişlik duygusunu aşmasını sağlamaktır. İşte bundan
dolayı, Hellenistik dönemin en. büyük ve en önemli iki sistemi olan Epikürosçulukla
Stoacılık kişisel bir ahlâk üzerinde yoğunlaşmışlar, siyasi ya da toplumsal düzenle
ilgili problemlere pek az önem vermişlerdir. Bir tinsel bağımsızlık ve kendi kendine
yetme idealini ön plana çıkartan iki akımın da ahlâkı, fiziklerinin katkısız
materyalizmini yansıtacak şekilde doğalcı ve ‘bu dünyacı’, yani içinde yaşadığımız
dünyayla, bu dünyadaki yaşam ve değeri temele alan bir ahlâk anlayışıdır.
Döneme Damga Vuran İsimler: Stoalılar, Epiküros, Akademi, Septikler, Philon
|
|